La Zona
Yasak Bölge
Yön: Rodrigo Pla
Gözetim toplumu üzerine yazılan, çizilenler, eğer işin ehli biri tarafından yazılmamışsa; mesela bir üniversite öğrencisi veya sıradan bir köşe yazarı tarafından yazılmışsa, bana hep aynı sığ sularda yüzen ergenleri okuduğum hissi verir. Derin bir konudur, ama köşebaşları kolay ezber edilir. Sonrasında bahsetmesi keyif vericidir. 1984 gözetim toplumu üzerine konuşma sempatizanlarının ütopyası veya başvuru kitabıdır.
Türkiye'de ilk elde aklıma u konuyu işleyen bir film gelmiyor. 1980'den 84'e sanırım henüz geçilmedi. Önce 1980 halledilmeli, ki onda aynı ergen kulaçların seslerinden başka pek de bir şey yok. Her fikir üreten 1980'den başlıyor işe.
La Zona, kendine ait özerk bir bölgede villa tarzı evlerde yaşayan özerk bir yönetimi, güvenlik birimleri ve jenaratörleri olan bir steril-zenginler dünyasına dışarıdan gelen üç hırsızın girmesiyle gelişen olayları, yabancılara karşı oluşan düşmanlığı, duvarların, kendi aralarında da zamanla uzamasıyla oluşan iç güvensizlikleri, samimiyetsizlikleri ve elbet histeriyi anlatıyor. Ama işin kötüsü bunu steril bir dille yapıyor.
İşin bu yönüne geçmeden bir de yine İspanyol yapımı bir kısa filmden bahsetmeli. 2006 yapımı "Meleksiz Gökyüzü" (Cileo Sin Angeles) daha bir bilimkurgu havasında yine gözetim toplumunu bir ileri çağ havasında anlatır. Ancak yine bir köşe başlarının ezber edilişini izleriz. İzlerken ne olabileceğini tahmin edebiliyoruz. Bir sürpriz yok. Sanki başka bir gezegende böyle yaşayanlar var da onları izliyoruz. Anladığım şey şu ki; bu konuyla ilgilenenler henüz okuduklarını kendi toplumlarında görebilecek yetkinliğe ulaşamamışlar. Deney yapar gibi film çekerek işin sağlamasını bilimkurgu ile yapıyorlar. Bize de "evet işte bu" demek düşüyor anlaşılan.
La Zona'ya dönersek; yanlış olan neydi dersek; bir kere çok temel yanlışlarla karşılaşırız. Yine, yeniden insanlar ya iyi, ya da kötüler. Arada sadece bocalayan, iyinin yanında kalmaya çalışan bir anne ve bir çocuk var. Elbet onlar da ya iyi, ya kötü. Bu iyi-kötü çatışmasında sıradan bir amerikan filmi izliyoruz havası da geziniyor. Herkesi tongaya getirecek bir polis de yine o filmlerden çıkma. Hırsız çocuklar, La Zona dışarısındakiler hep kara, kirli tenli. Her şeyin uçlara çekildiğini hissediyoruz. Azıcık akıllı bir balıksak bu oltaya gelmeyiz rahatça. Görebiliyoruz ki, film, filmde izlediğimiz insanlar gibi olanaklı insanlar tarafından olnaklı akılla çekiliyor. Ve bu olanaklı akıl, pastel renkleri, iyi çekim tekniklerini tercih ediyor. Dahası kanalizasyonları ışıklandırıyor. Steril hayatları anlatırken, dili de steril olarak kullanıyor.
Bu kadar eleştirdim. Peki çok mu kötü film? Hem evet, hem hayır. İşlediği konu ne olsa düşündürüyor insanı. Ama bir artı da konulamamış konuya. En basit ezberle, en basit hatalara düşülmüş. Sonun belli olduğu sahnede "abartmışlar" dedim. Film bittiğinde, yazılarla çıkan müziği duyunca "zaten dertleri bu değilmiş" diye düşündüm. Steril sinema koltuklarından ayrılanları hoşça uğurlamak üzere konformist hayatlara geçici bir fantezi olarak tasarlanmış diyebiliriz pekala...
27 Nisan 2008
Yasak Bölge
Yön: Rodrigo Pla
Gözetim toplumu üzerine yazılan, çizilenler, eğer işin ehli biri tarafından yazılmamışsa; mesela bir üniversite öğrencisi veya sıradan bir köşe yazarı tarafından yazılmışsa, bana hep aynı sığ sularda yüzen ergenleri okuduğum hissi verir. Derin bir konudur, ama köşebaşları kolay ezber edilir. Sonrasında bahsetmesi keyif vericidir. 1984 gözetim toplumu üzerine konuşma sempatizanlarının ütopyası veya başvuru kitabıdır.
Türkiye'de ilk elde aklıma u konuyu işleyen bir film gelmiyor. 1980'den 84'e sanırım henüz geçilmedi. Önce 1980 halledilmeli, ki onda aynı ergen kulaçların seslerinden başka pek de bir şey yok. Her fikir üreten 1980'den başlıyor işe.
La Zona, kendine ait özerk bir bölgede villa tarzı evlerde yaşayan özerk bir yönetimi, güvenlik birimleri ve jenaratörleri olan bir steril-zenginler dünyasına dışarıdan gelen üç hırsızın girmesiyle gelişen olayları, yabancılara karşı oluşan düşmanlığı, duvarların, kendi aralarında da zamanla uzamasıyla oluşan iç güvensizlikleri, samimiyetsizlikleri ve elbet histeriyi anlatıyor. Ama işin kötüsü bunu steril bir dille yapıyor.
İşin bu yönüne geçmeden bir de yine İspanyol yapımı bir kısa filmden bahsetmeli. 2006 yapımı "Meleksiz Gökyüzü" (Cileo Sin Angeles) daha bir bilimkurgu havasında yine gözetim toplumunu bir ileri çağ havasında anlatır. Ancak yine bir köşe başlarının ezber edilişini izleriz. İzlerken ne olabileceğini tahmin edebiliyoruz. Bir sürpriz yok. Sanki başka bir gezegende böyle yaşayanlar var da onları izliyoruz. Anladığım şey şu ki; bu konuyla ilgilenenler henüz okuduklarını kendi toplumlarında görebilecek yetkinliğe ulaşamamışlar. Deney yapar gibi film çekerek işin sağlamasını bilimkurgu ile yapıyorlar. Bize de "evet işte bu" demek düşüyor anlaşılan.
La Zona'ya dönersek; yanlış olan neydi dersek; bir kere çok temel yanlışlarla karşılaşırız. Yine, yeniden insanlar ya iyi, ya da kötüler. Arada sadece bocalayan, iyinin yanında kalmaya çalışan bir anne ve bir çocuk var. Elbet onlar da ya iyi, ya kötü. Bu iyi-kötü çatışmasında sıradan bir amerikan filmi izliyoruz havası da geziniyor. Herkesi tongaya getirecek bir polis de yine o filmlerden çıkma. Hırsız çocuklar, La Zona dışarısındakiler hep kara, kirli tenli. Her şeyin uçlara çekildiğini hissediyoruz. Azıcık akıllı bir balıksak bu oltaya gelmeyiz rahatça. Görebiliyoruz ki, film, filmde izlediğimiz insanlar gibi olanaklı insanlar tarafından olnaklı akılla çekiliyor. Ve bu olanaklı akıl, pastel renkleri, iyi çekim tekniklerini tercih ediyor. Dahası kanalizasyonları ışıklandırıyor. Steril hayatları anlatırken, dili de steril olarak kullanıyor.
Bu kadar eleştirdim. Peki çok mu kötü film? Hem evet, hem hayır. İşlediği konu ne olsa düşündürüyor insanı. Ama bir artı da konulamamış konuya. En basit ezberle, en basit hatalara düşülmüş. Sonun belli olduğu sahnede "abartmışlar" dedim. Film bittiğinde, yazılarla çıkan müziği duyunca "zaten dertleri bu değilmiş" diye düşündüm. Steril sinema koltuklarından ayrılanları hoşça uğurlamak üzere konformist hayatlara geçici bir fantezi olarak tasarlanmış diyebiliriz pekala...
27 Nisan 2008
0 yorum:
Yorum Gönder