7 Mayıs 2009 Perşembe

Lharissa


yazmakta olduğum ve bir türlü bitiremediğim öykümden bir kesit;

… artık bulduğu yolu izliyor lharissa. şimdi izler daha kolay okunuyor. bir doğrunun üzerinde ilerliyor; ve o izlerin sonunda musa’nın karanlıklara yutulmuş zihninden ilk kez bir rüya doğuyor. karanlık bir gecede bir sokakta görüyor kendisini. evine dönmeli ama her yer çok karanlık, hiç bir pencerede, hiç bir sokak lambasında ışık yok. yalnızca uyuan karanlık siluetler görüyor; uykularında ağır ağır soluyan iri köpeklerin nefeslerini duyuyor. sokağın her yerinde onlar var. ahırlarındaki inekler gibi yatmış hepsi. olduğu yerden hiç bir yere gidemiyor musa.. çok uzakta bir apartmanın ışığının yandığını görüyor; sarı bir ışık; sıcak bir oda; bir odada olmayı özlüyor o anda musa, ve gecenin pencereden içeri esmesini, bir bardak kahveyi, müziği… pencerede birisi beliriyor; bir kız bu; kırmızı bir kazak var üzerinde. sehere benziyor. seherin yanında olmayı özlüyor bu kez musa. en çok nefesini özlüyor ve hep sıkı tutan ellerini. kız gökyüzüne bakıyor şimdi. sol elini uzatıp kısa kısa siyah ipler salıyor gökyüzüne, sağ elinde bir makas var. birden arkasında bir homurtu duyuyor musa, daha sesli solumaya başlıyor bir kaç kopek. yaklaştıklarını hissediyor, nefeslerini hissediyor; bir sessizlik, kapıyor musa gözlerini. kesik kesik hırlamalar duyuyor ensesinde. ölümünü bekliyor, bekliyor, bekliyor; ama gelmiyor ölüm. sesler çekiliyor, uzaklaştıklarını hissediyor musa. yavaşça açıyor gözlerini. karanlık gökyüzündeki ayı görüyor. bir insanın hayatta görebileceği en güzel şeyin ay olduğunu düşünüyor bir an. bir sonraki an, gökyüzü dalgalanıyor, karanlık sularla çevriliyor ay ve bulanıklaşan her şeyin ortasında tek, net, sekmeyen bir kelime duyuyor; UYAN. uyanıyor musa; karşısında lharissa; ayın saklı güzelliğini gördüğünü hissediyor o anda; biliyordum diyor, biliyordum…

0 yorum: