27 Mart 2015 Cuma

Masalın çizgileriyle oynayan öyküler

A.S. Byatt, Bülbülün Gözündeki Cin’de, masalların klasik yapılarıyla oynayarak, metnini masalı oluşturan çizgilerle oynayarak örüyor

Erdem Şimşek





İngiliz yazar A. S. Byatt ile tanışmam ‘Ragnarök: Tanrıların Alacakaranlığı’ kitabı ile olmuştu. İskandinav mitolojisini anlatan kitapta varlıkların şekillerini, hareketlerini incelemeye çok meraklı olan şekil ustası Loki’yi çok basit görünen ama çok zor bir dille anlatır Byatt. Bülbülün Gözündeki Cin’i de okuduktan sonra , Byatt’ın bu zorluğun üstesinden kalkma yöntemini daha net anlıyorum. Yazarın hüneri dili karaktere göre eğip bükmesinde. Karakterin hammaddesinden dile can vermekte.

BİR GARİP HANE HALKI

Bülbülün Gözündeki Cin, beş öyküden oluşuyor gözükse de kitabın bütünü için dört masal-öykü ve bir deneme-roman diyebiliriz. İlk dört öykü, masalların ve klasik yapısının üzerinde küçük oynamalarla yazılan öykülerdir. Cam Tabut isimli ilk öyküde ancak masallarda karşımıza çıkacak olan bir hane halkı ile karşılaşırız: Ufak tefek bir ihtiyar, kocaman bir köpek, sallanan sandalyede takılan renkli horoz ve bembeyaz karısı, mücevher yeşili gözlü tekir bir kedi ve boz bir inek. Bu evde karşılaştığı sınavı başarıyla geçen terzi, dürüstlüğünün ödülünü alır ve bir maceraya atılır. Ancak macera masalın hedefi ne doğru ilerlese de, olumlu cümlelerin arasına atılan ve sonra bilerek taşırılan küçük ayrıntılar “Evet ama bu gerçekten bir ödül mü? Terzi mutluluğu gerçekten buluyor mu?” sorularını sordurur.

EN ACIMASIZ ÖYKÜ

Denizcinin Öyküsü kitabın en acımasız öyküsüdür. Bir söz, bir bekleyiş üzerine yayılan hikayede kıskançlığın, aşkın inada dönüşünün, erkin yıkıcılığının ve yıkanın yıkımının, en diri hayattan, en solgun ölüye dönüşümün uğursuz hikayesini okuruz. “Ve ister inanın ister inanmayın, kız bedeli ödedi. Çünkü delikanlı onun içindekileri anlamıştı. Gururu kırılmış bir adam ele geçirebildiği ne varsa alır. O da öyle yaptı, çünkü kızın onu dans ederken gördüğünü biliyordu.”

‘BİR ÖRÜNTÜNÜN İÇİNDEYİM’

En Büyük Prenses’in Öyküsü ise masalın biçimiyle en çok oynayan öykü olarak öne çıkar. Üç prenses varsa sırayla üçü de yola çıkacak, ilk ikisi başarısız olacak ve üçüncü olan yazgıyı yerine getirecektir. Çünkü üç kişilerdir ve masallarda üçüncünün başarısı kuraldır. Bunu bilen ve çok okuyan ‘En Büyük Prenses’ “Bir örüntünün içindeyim” diye kara kara düşünür, hikayeden bir çıkış ararken yaralı bir akreple karşılaşır. Ve her cümlenin sonunda ‘Elveda’ diye akrebin karşısında şu soruyu sorar: Bana hiç de uygun olmayan bu öyküden çıkıp canımın istediği yere gidebilirim. Gidemez miyim?”

Dördüncü öykü, Ejderin Soluğu’nun ejderhaları tanıdığımız ejderhalara benzemez. Çok yavaş hareket eden bu ejderhalar, karşısında durulma imkanı olmayan ve yavaş oldukları için de bir türlü geçip gitmeyen bir felakettirler. Öykünün döngüsel bir yapısı vardır. Unutulmaya yüz tutan bir efsanenin yaratıkları canlandığında onlarla birlikte hikayeler de canlanır. Çok uzak bir söylencenin ağır ağır gelmesidir yaşanan. Ejderha gerçeğe dokunduğunda can alır, kan alır ama ardında hikayeler bırakır. Öykünün sorusu ağırdır: Ejderha mı korkunçtur yoksa can sıkıntısı mı?

BU DÜNYANIN BİLİNCİ İLE

Ve geldik Bülbülün Gözündeki Cin’e. Kitabın öncü öykülerinin arından gelen uzun öykü ya da deneme-romana. Gillian Perholt isimli bir anlatıbilimcinin masallara, cinlere dair düşüncelerinin, hayalle gerçek arasında gidiş gelişlerinin hikayesidir Bülbülün Gözündeki Cin. Öyküde konuşmacı olarak geldiği Türkiye’de masallara dair düşünceleri ile karşılaşırız Perholt’un. Yanındaki kişi ise Cevat Çapan olduğunu düşündüğümüz Orhan Rıfat’tır. Gılgamış’tan, 1001 Gece Masaları’na, Efes’ten Topkapı Sarayı’na geçişler yaşatan öykü ile A.S. Byatt’ın masalları kaleme alırken kullandığı altyapının sırlarına erişiriz. Hiç sevmediğini söylediği bir hikaye ile başlayan öyküde, o hikayenin kişisi olan ‘Sabırlı Griselda’ ile örtüşür Perholt. Masallarda da hakim olan erkeklerin Tanrı olduğu acımasız dünyada bir kadın olmanın bilinci ile anlatır anlatır anlatır…



Bülbülün Gözündeki Cin
A.S.Byatt
Çev: Pınar Kür
Can Yayınları, 2013
208 Sayfa

– Yurt Gazetesi’nde 18 Şubat 2014 tarihinde yayınlanmıştır.

0 yorum: