27 Mart 2015 Cuma

Hikayenin sonunda o dünyaya özlem

'Hobbit: Beş Ordular Savaşı', birtakım eksiklikleri olsa da Bilbo ve Thorin gibi karakterleri ve artık içimize işleyen o büyülü dünyaya dair son görüntüleri içermesiyle bizi yine kalbimizden vuruyor

Erdem Şimşek



Orta Dünya’nın beyazperdedeki hikayesinin sonuna geldik. En azından Hobbit: Beş Ordunun Savaşı’nın bu dünyadaki son film olduğunu söyleyen yönetmen Peter Jackson’ın açıklamaları bu yönde. Hobbit üçlemesinin bu son filmi, bir önceki filmin sonunda uyandırılan ejderha Smaug’un, Yalnız Dağ’dan kaçarak Gölkent’e saldırma sahnesiyle başlıyor. Bu giriş sahnesi filme yüksek enerjili bir giriş sağlıyor. Beklenildiği üzere Bard’in Gölkent’i kurtarmasıyla film hikaye temposuna geri dönüyor. Bu noktadan sonra cüce kral Thorin Oakenshield’ın ele geçirdiği dağ ve hazine içinde kişisel bocalamaları ve bu hazinenin peşine düşen elflerin, orkların hikayesine odaklanıyoruz. Bir koca dağın içinde yanında bir düzine cüceyle bir cüce kral, dışarıda bir elf ordusu ve Sauron’un yeniden ortaya çıkmasıyla hepsinin üzerine yürüyüşe geçen bir ork ordusu. İçten dışa halkalar şeklinde bir savaş ortamı adım adım gelişiyor. Tüm bunların sonunda da daha önceden de duyurulduğu üzere 45 dakikalık savaş sahnesi yaşanıyor.

Bilbo, Frodo’nun önünde

Filmin tek Hobbit’i Bilbo Baggins, belki çok ön plana taşınmıyor ama hikayenin içinde kilit bir rol üstleniyor. Bilbo Baggins’in yeğeni Frodo’ya göre çok daha etten kemikten, çok daha güzel işlenmiş bir karakter olduğunu söyleyebiliriz. Bir gücü olmadığı halde pratik aklıyla sorunlara çözümler getiren Bilbo, filmde göründüğü her sahneyi değerli kılıyor. Cüce kral Thorin de Tolkien kitaplarındaki gururlu cücelerin çok yerinde bir temsili olarak görülebilir.Filmin sonundaki Yüzüklerin Efendisi’ne geçiş diyalogları da yeniden bu üçlemeyi izleme ihtiyacı hissettiriyor.

Yolculuk mu savaş mı?


Hobbit: Beş Ordular Savaşı’na dair birçok yorumun hayalkırıklığı şeklinde olduğunu belirtelim. Peki kötü mü film? Sanki biraz ‘fazla teknoloji’ kurbanı gibi. Filmde savaş sahneleri yer yer video oyunlarındaki görüntülere benziyor. Birçok kısmı yine dijital teknolojiyle üretilen mekanlar da malesef yapay kalıyor. Sonuçta filmin savaş sahneleri Yüzüklerin Efendisi’ndeki savaş sahnelerinin gerisinde kalırken, görüntülerdeki pastorallik de mumla aranıyor. Her iki üçlemede de olduğu üzere ilk iki film birer yolculuk ve macera filmleri iken, son filmler birer savaş filmi olarak karşımıza çıkıyor. Burada hangisinin daha değerli olduğu da izleyiciye göre değişiyor.

Dağınık bir 45 dakika

Hobbit Beş Ordular Savaşı’nın 45 dakikalık savaş sahnelerine ayrı bir parantez açmak lazım.İlk açıklandığında birçok kişiyi heyecanlandıran bu 45 dakika, filmdeki savaşın dağınık ve bölünmüş yapısıyla izleyiciye istediğini vermiyor. Aslında bir yanıyla tek tek ikili dövüşlere dönüşen bu sahneler, belki biraz daha uzatılmadan ya da diyaloglarla daha iyi açımlanarak işlenseymiş belki bambaşka bir savaş deneyimi de sağlayabilirmiş. Yine de ben bu dağınık yapıdan çok şikayetçi değilim. Bu son film, eksikleri olsa da yine çok değerli. Orta Dünya’ya dair yeni bir film yapılmaması da dert olmamalı. Hikayelerin bitmeyeceğini bize başka hikayeler hatırlatacaktır. Bekleyelim ve görelim.

- 19 Aralık 2014 tarihinde Yurt Gazetesi'nde yayınlanmıştır

0 yorum: