27 Mart 2015 Cuma

Ruh bağlayan bir gerçekliğin peşinde

Rey Rosa’nın Guatemala’sı insan ruhunun susuzluğundan beslenen, insanı kötürüm kılan bir gerçekliğin yaşadığı puslu bir coğrafyadır

Erdem Şimşek


Bir korumanın güneş gözlüğünün ardındaki soğuk bir dünya burası. Cayetano (Cayo); köyünden, taşranın kendisinde açtığı boşluk hissinden çıkagelen bu deneyimsiz ama yetenekli genç oğlan, yine bir koruma olan Chepe Dayı’sının sürdüğü cipin siyah camlarının ardından yeni geldiği şehri izliyor: “Cayetano, hafif şaşkın, siyah, polarize camlı Chevrolet Tahoe-Blazer’a bindi ve kapılar kapandığında şeffaf ve karanlık bir hakikatsizliğe gömüldüğünü hissetti”. Burası filmde ilk verilen birkaç dağınık parçasının ardından hikayenin başladığı esas yer. Film dedim, evet. Rodrigo Rey Rosa’nın “Sağırlar”ı için bir film okuyoruz dersem abartmış olmam. Kaldı ki aynı zamanda tıp ve sinema okumuş, yönetmenlik yapmış, filmleri Sundance ve Berlin Film Festivali’nde gösterilmiş bir yazardan bahsediyoruz.

BURJUVALAR VE KORUMALARI

Başa dönelim: Burası bardak şıngırtılarının, havada uçuşan boş kahkahaların, burjuvaların ‘hakikatsiz’ dünyasının ardında, kameralardaki görüntülerde ya da evin koridorlarından, telsizden odalara akan seslerde hakikatin izini süren korumaların yaşadığı bir dünya. Bir tarafı ne kadar hafif ve uçucu ise diğer tarafı o kadar ağır ve somut. Bir taraf yanlış adım atıp, nakdi krediye çevirir gibi durumu bir tatile çevirebilirken, diğer tarafın yanlış adımı onu ölümle burun buruna getirir. Cayetano’nun hikayesi tam da bu iki uçlu dünyanın uçurumunda esen soğuk rüzgarların yönlendirmesiyle gelişiyor. Rey Rosa, “Sağırlar”da yalnızca burjuvalar ve korumaları üzerinden bir hikaye anlatmaz. Hikayenin altyapısında bilinçle oynayan ilaçları ile ürkütücü bir tıp, kitabı yazmasına temel sebeplerden biri olan Maya hukuku, adaleti ve Guatemala kültürü ile orada yaşam bulmuş yıkıcı politik, askeri uzantılarına dair öğeler de vardır. Tüm bunları birbirine karıştırmadan sakin bir dille ele alır Rey Rosa; sakin ve tekinsiz…

HEP ÖLÜMÜ KOLLAMAK

Cayetano, geldiği şehirde bir tiranın mutsuz kızı Clara’nın koruması olarak işe başlar. Kendisine mesafeli ama iyi davranan hanımefendisine karşı tek taraflı bir bağ geliştirir. Üniversitede okuyan Clara, Cayetano’nun da derslere girmesi için onu dinleyici olarak kaydettirir ve evinde de ona kütüphanesini açar: “Bazen kitaplarda kadının altını çizdiği sayısız cümleye göz atması yetiyordu. Üstelik bir deftere ‘ Zaman zaman, bir şeyle meşgul olmadığı anlarda, kendisini ele geçiren kasvetli bir ruh haline bürünüyordu’ gibi alıntıları yazdı.” Cayetano için hayat böyledir. Clara ona eğlenmesini emretse de Cayetano, koyu bir girdabın koynunda yaşıyordur artık. Her dakika ölümü kollarken, kim ağzını geniş geniş açıp eğlenebilir ki?

DUYULAMAYAN BİR SES

Ve bir gün Clara kaçırılır. Bu noktadan sonra, kitap sakin anlatımına devam etse de bu tekinsiz dünyada içimize yerleştirilen şüphe ve soru işaretleri ile koltuğumuza gömülerek okuyoruz kitabı. Bırakıp başka bir odaya gitsek,bugünlük yeter desek de beş dakika sonra geri dönüp okumaya devam ediyoruz. Şüphe böyle bir şey. Cayetano’yu yollara düşüren sebeplerle bizim Cayetano’nun ardına düşmemize neden olan şeyler aynı. Bu dakikadan sonra peşinde olduğumuz şey Clara ya da şüpheli şahıslar değil. Biz artık gerçeğin peşindeyiz. Ve o gerçek bu topraklarda öyle sinsi yer edinmiştir ki! Sanki adı konmamış, bir ’yok’ antlaşma ile bütün ruhları bağlamıştır. Kimsenin hatırlamadığı bir cinayet gibi, herkesin kötürüm kılınıp duyamadığı bir ses gibidir. Ardındaki bize de her adımda çeşitli oyunlar oynar, gerçeği bulduğumuzu sandığımız anda bizi deliliğin kapılarına savurur.

Deri koltuklu arabalarda içine gömüldüğümüzde hissettiğimiz, o karanlık ilişkilerdeki hakikatsizliğe saklanan hakikat, bu acımasız dünyada herkesin susuzluğundan faydalanır. Ve bir gün ancak bizim duyacağımız şekilde gelir ve fısıldar: “Oradaydım tabii ki aptal herif”. Sonra, bir an sonra gırtlağımıza bir susuzluk yapışır, başlar kulağımızda sağır edici bir çınlama…



Sağırlar

Rodrigo Rey Rosa

Çev: Seda Ersavcı

Sel Yayınları, 2014

223 Sayfa

– Yurt Gazetesi’nde 4 Mart 2014 tarihinde yayınlanmıştır.

0 yorum: