4 Eylül 2008 Perşembe

Biga 1,2


Yarım kalan bir defterden ya da projemsiden...

1.

penceresiz bir oda. yatakta uyuyorum. uyanmaya çalışıyorum ama her tarafım tutulmuş. gözlerim açılmıyor. kendi kendime kalk erdem diyorum; kalk, bu oda, bu ev, bu uyklu seni hasta ediyor. zor bela kalkıyorum. holdeyim. evin bütün kapıları bu hole açılıyor. kapılardan biri üç defa sert bir şekilde vuruluyor; korkuyorum; nail'i arıyorum. nail diyorum, napıyorsun, dışarı çıkalım mı? nail, olmaz diyor, ev sahibimle sorunlarım var. orada, o holde, o boğucu evde öyle kalıyorum, başka kimseyi aramak istemiyorum. korkum kapının arkasında. eski ev sahibim, nail'in eski ev sahibi ölmüş, ertesi gün öğreniyorum...

2.

belediye anonsu; ölüm haberi; küçük yerleşimlerde yokluğun daha kolay hissedilişi. artık bir derece oralı oluşumun bir kanıtı olarak anonsun kelimlerini bilişim. bu yine geç bir sabah. yorganın kıvrımlarına yerleşmiş bir sıcaklığım, yorganın üstü soğuk. uykuyla uyanıklık arasında anonsu dinliyorum; ve ölünün ismi söyleniyor; bu ismi tanıyorummelih bey'in babası. melih bey biga'dan tanıdığımız bir insan. babası hastaydı, ölümü bekleniyordu. ama ben babasını hiç görmedim. yine de o sabah beklenen bir ölüm haberi içimi burktu. bile bile bir ölümün beklenmesi, kabullenilmesi kolay değildir. rengn akışının, gidişinin izlenmesi...

tepedeki evde, küçük odamda uyanmak için biraz daha uykuya ihtiyacım vardı; uyudum...

0 yorum: