Yeni sezonda programına 5. Frank oyununu dahil eden Tiyatroadam ekibi, sahnede, kollarını gün geçtikçe daha iyi tanıyan, kendine has mizah anlayışıyla sert hikayeler anlatan bir ahtapota dönüşüyor
Erdem Şimşek
Geçtiğimiz sezon sahneledikleri Arturo Ui’nin Önlenebilir Tırmanışı ile adından sıkça söz ettiren Tiyatroadam, bu sezon, programına Arturo Ui’nin yanına yeni bir oyun ekleyerek izleyicisi ile buluşuyor. Fatih Koyunoğlu yönetmenliğinde sahneye konan Friedrich Dürrenmatt’ın ünlü oyunu “5. Frank”, iki yüzyıl boyunca şiddet, hile ve dolandırıcılıkla dünyaya şekil veren Frank Bankası’nın ironik öyküsünü anlatıyor. Oyun “Size fakirleri, garibanları anlatsaydık üzülürdünüz, ağlardınız ama bu finans dünyasını, zenginleri anlatırsak, işte o zaman saksınız çalışmaya başlar” sözleriyle başlıyor. Frank Bankası’nın çalışanları aynı zamanda bir gangaster çetesini oluşturmaktadır. Ana hikayenin olay örgüsü, tüm kirli sırlarıyla, hem dışarıya hem de birbirlerine karşı çok acımasız olan bu çeteye 2 yeni üyenin dahil olmasıyla başlıyor. Onlar, baştan aşağı kötülüğe bulanmış bu acımasızlar çetesinin içinde kötülüğün ne demek olduğunu sarsılarak, kırılarak öğrenecek olan kişiler. Onları işe alan 5. Frank, ataları kadar acımasız olamadığı için çareyi, bankayı tasfiye etmek gibi başka türlü bir vurgunda bulur. Ancak 5. Frank’ın da bütünüyle masum olduğunu söyleyemiyoruz. O belki de yalnızca kan görmeye dayanamayan duygusal, içli bir kötüdür. Oyunun kuralları bellidir ve o da bir şekilde bu oyunun içinde olmak ister. Ancak para dünyasının içinde kimsenin piyon olmaya niyeti yoktur. Frank Bankası’nda gişe memurundan müdürüne herkesin kişisel arzuları ve bu arzuları sürekli besleyecek karanlık hırsları vardır.
Birinci dakikadan itibaren
Perdenin açılmasıyla birlikte dinamik, sert bir akışla ilerleyen oyun, izleyiciyi birinci dakikadan itibaren koltuğuna yapıştırıyor. Bütün izlyeicilerin yapılan işten keyif aldığını ortamdaki sinerjiden anlayabiliyorsunuz. O an yanınızdaki tanımadığınız bir kişi, “Ne hoş olmuş değil mi?” dese şaşırmayacaksınız. Kimsenin kötü esprilere abartılı kahkahalar atmaya gerek duymadığı, sürprizli mizansenleriyle kesintisiz, esnemesiz bir takibe geçtiğiniz bir oyun 5. Frank. Oyunun bir eksiği varsa o da ana hikayenin örenğin bir Arturo Ui’ye göre zayıf kalması. Adaletin yalnızca küçük olaylarda işleyebilme şansı olduğunun altını çizen oyunun özellikle sonlarında güçlü sözler olsa da, bu sözlerin hikayenin kendisi olmadığını unutmamak gerekiyor.
Kusursuz uyum
Arturo Ui’de hiçbir oyuncuyu başrole taşımayıp ana karakteri dönüşümlü bir şekilde oynayan ( Çünkü aslında ana karakter bir kişi değil, faşizmin kendisidir) Tiyatroadam ekibi, 5. Frank’da karakterleri sabit bıraksa da hepsine eşit mesafa koymayı sürdürüyor. Arturo Ui’de de çok iyi bir koordinasyona sahip olan ekip, bu kez bu uyumu tam anlamıyla zirveye taşıyor. Üstelik müzik olayını da bu kez kendileri enstruman kullanarak bir kademe yukarı taşıyorlar. Sahnede birçok oyuncuyu değil, tek bir oyuncuyu; on kollu bir ahtapotu izlediğiniz hissine kapılıyorsunuz. Büyümekte olan ahtapot, artık kendi kollarını da daha iyi tanıyor. Her kolunu bir karaktere dönüştüren ahtapot, 10 tane de görünmeyen küçük kolu varmış gibi, dekora ait perdeli pencere aralarından küçük şakalar yapıyor. Evet, bu ahtapotun kendine has bir mizah anlayışı var. Ama sert de bir üslubu olduğunu, sert hikayeler anlattığını söyleyelim. Masallardaki kumpanya arabalarında söyleneceği üzere; bu perdenin ardında sizi dev bir ahtapot bekliyor. Buyrun, içeri girin, kendi gözlerinizle görün…
- 1 Aralık 2014 tarihinde Yurt Gazetesi''nde yayınlanmıştır
Erdem Şimşek
Geçtiğimiz sezon sahneledikleri Arturo Ui’nin Önlenebilir Tırmanışı ile adından sıkça söz ettiren Tiyatroadam, bu sezon, programına Arturo Ui’nin yanına yeni bir oyun ekleyerek izleyicisi ile buluşuyor. Fatih Koyunoğlu yönetmenliğinde sahneye konan Friedrich Dürrenmatt’ın ünlü oyunu “5. Frank”, iki yüzyıl boyunca şiddet, hile ve dolandırıcılıkla dünyaya şekil veren Frank Bankası’nın ironik öyküsünü anlatıyor. Oyun “Size fakirleri, garibanları anlatsaydık üzülürdünüz, ağlardınız ama bu finans dünyasını, zenginleri anlatırsak, işte o zaman saksınız çalışmaya başlar” sözleriyle başlıyor. Frank Bankası’nın çalışanları aynı zamanda bir gangaster çetesini oluşturmaktadır. Ana hikayenin olay örgüsü, tüm kirli sırlarıyla, hem dışarıya hem de birbirlerine karşı çok acımasız olan bu çeteye 2 yeni üyenin dahil olmasıyla başlıyor. Onlar, baştan aşağı kötülüğe bulanmış bu acımasızlar çetesinin içinde kötülüğün ne demek olduğunu sarsılarak, kırılarak öğrenecek olan kişiler. Onları işe alan 5. Frank, ataları kadar acımasız olamadığı için çareyi, bankayı tasfiye etmek gibi başka türlü bir vurgunda bulur. Ancak 5. Frank’ın da bütünüyle masum olduğunu söyleyemiyoruz. O belki de yalnızca kan görmeye dayanamayan duygusal, içli bir kötüdür. Oyunun kuralları bellidir ve o da bir şekilde bu oyunun içinde olmak ister. Ancak para dünyasının içinde kimsenin piyon olmaya niyeti yoktur. Frank Bankası’nda gişe memurundan müdürüne herkesin kişisel arzuları ve bu arzuları sürekli besleyecek karanlık hırsları vardır.
Birinci dakikadan itibaren
Perdenin açılmasıyla birlikte dinamik, sert bir akışla ilerleyen oyun, izleyiciyi birinci dakikadan itibaren koltuğuna yapıştırıyor. Bütün izlyeicilerin yapılan işten keyif aldığını ortamdaki sinerjiden anlayabiliyorsunuz. O an yanınızdaki tanımadığınız bir kişi, “Ne hoş olmuş değil mi?” dese şaşırmayacaksınız. Kimsenin kötü esprilere abartılı kahkahalar atmaya gerek duymadığı, sürprizli mizansenleriyle kesintisiz, esnemesiz bir takibe geçtiğiniz bir oyun 5. Frank. Oyunun bir eksiği varsa o da ana hikayenin örenğin bir Arturo Ui’ye göre zayıf kalması. Adaletin yalnızca küçük olaylarda işleyebilme şansı olduğunun altını çizen oyunun özellikle sonlarında güçlü sözler olsa da, bu sözlerin hikayenin kendisi olmadığını unutmamak gerekiyor.
Kusursuz uyum
Arturo Ui’de hiçbir oyuncuyu başrole taşımayıp ana karakteri dönüşümlü bir şekilde oynayan ( Çünkü aslında ana karakter bir kişi değil, faşizmin kendisidir) Tiyatroadam ekibi, 5. Frank’da karakterleri sabit bıraksa da hepsine eşit mesafa koymayı sürdürüyor. Arturo Ui’de de çok iyi bir koordinasyona sahip olan ekip, bu kez bu uyumu tam anlamıyla zirveye taşıyor. Üstelik müzik olayını da bu kez kendileri enstruman kullanarak bir kademe yukarı taşıyorlar. Sahnede birçok oyuncuyu değil, tek bir oyuncuyu; on kollu bir ahtapotu izlediğiniz hissine kapılıyorsunuz. Büyümekte olan ahtapot, artık kendi kollarını da daha iyi tanıyor. Her kolunu bir karaktere dönüştüren ahtapot, 10 tane de görünmeyen küçük kolu varmış gibi, dekora ait perdeli pencere aralarından küçük şakalar yapıyor. Evet, bu ahtapotun kendine has bir mizah anlayışı var. Ama sert de bir üslubu olduğunu, sert hikayeler anlattığını söyleyelim. Masallardaki kumpanya arabalarında söyleneceği üzere; bu perdenin ardında sizi dev bir ahtapot bekliyor. Buyrun, içeri girin, kendi gözlerinizle görün…
- 1 Aralık 2014 tarihinde Yurt Gazetesi''nde yayınlanmıştır